“Gölgede ve Güneşte Futbol” kitabının dünyaca ünlü Uruguaylı yazarı Eduardo Galeano, Aslı Pelit’e bir röportaj vermişti. Bu minicik ülkeden neden bu kadar iyi oyuncular çıkıyor sorusuna, “Bütün Uruguaylı çocuklar anne karnından çıkarken gool diye bağırır!” demişti. Bu tür doğum hikâyeleri Güney Amerika için olağan bir durum.
Uruguay futbolu sadece “1930 Dünya Kupası” ya da “Maracanazo”dan ibaret değil. Bu küçük ülke aynı zamanda dünyaca ünlü takımlara da sahip. Bunu sadece ben söylemiyorum. Ülkemizde varlığı tartışılmış olan IFFHS (Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu) 20. yüzyılın en başarılı takımlarını seçerken Avrupa’dan Real Madrid’i, Güney Amerika’dan Uruguay takımı Penarol’ü seçmişti. FIFA da yüzyılın takımı sıralamasında Penarol’ü 8. sırada göstermişti. Tabii ki tartışmaya açık konular. Zaten işin içinde FIFA varsa tartışmak için başka kapıya gitmeye gerek yok. Gerçek olan Uruguay’ın her zaman dünya futbolunda nevi şahsına münhasır bir yeri olduğudur.
Kıtanın diğer başkentlerine göre Montevideo yaşam kalitesi olarak biraz daha üst seviyede. Hatta yıllarca Güney Amerika’da yaşam kalitesi en yüksek şehir seçilerek bu durumu tescillendi. “See You In Montevideo” filminde de izlediğim kadarıyla gayet keyifli bir ülke. Başkent Montevideo, Uruguay için farklı bir anlama da geliyor. Çünkü Uruguay’da futbol demek Montevideo demek.
Son sezonda 16 takımlı ligin 12 takımı bu şehirden (2023 itibariyle). Farklı yıllardaki aksamalarla toplam 119 lig sezonu (2023 itibariyle) oynandı. Bu süre içerisinde Montevideo dışına çıkmış bir şampiyonluk yok. Bu sezona kadar Penarol ve Nacional toplamda 100 şampiyonluk kazandı. Önümüzdeki sezon muhtemelen toplamda 101. şampiyonluğu bulurlar (Sonra ki sezon 102, diğer sezonda 103 diye gider bu). İskoçya Ligi’ni anımsatan ülke futboluyla kıyısından köşesinden ilgilenen herkes bilir ki ligin lokomotifi bu iki takım. Bu kadar başarılı iki takım bir de aynı şehirdeyse tadından yenmez bir derbinin çıkması da kaçınılmaz olur.
1924 ile 1954 arası Uruguay futbolunun altın dönemi olarak görülür. 1924 ve 1928 Olimpiyatları’nda ki altın madalyalara eklenen iki dünya kupası ve on beş Copa America “Uruguay Futbol Müzesi”nin başköşesinde duruyor. 1930’ların başında Uruguay futboluna çağ atlatan gelişmelerden birisi de futbolun profesyonelliğe geçişi oldu.
1933’de başlayan futbol sezonu Nacional ve Penarol takımlarının rekabetine sahne oldu. Nacional ilk 10 maçında gol dahi yemeden 9 galibiyet aldı. Aynı sezon Penarol ile iki maç yaptı ve birini kazandı birini kaybetti. Sezonu iki takımda 46 puanla tamamladı. Sezonu şampiyon bitirecek takımın, Güney Amerika’da sıkça gördüğümüz şekilde final karşılaşmasıyla belirlenmesine karar verildi. Bu hiç kolay olmadı.
14 Haziran 1992’de ise sonu mahkemeyle bitecek bir derbi oynandı. Bu kez adı “Kolye Clásicosu” oldu. Klasik Türk derbisi kıvamında 0-0 giden maçta Carlos Sánchez bir itişme esnasında Dely Valdes’in boynuna elini altınca oyuncunun kolyesi elinde kaldı. İlk başta bunu önemsemeyen Dely Valdes daha sonra kolyeyi istedi. O kolye bir türlü gelmedi. Maç bitti hala gelen giden bir şey yok. Deliye dönen Valdes’de çareyi adli makamlarda aradı. Carlos Sanchez hâkim karşısında çıktı. Oyuncu nitelikli hırsızlık suçundan mahkûm oldu.